DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kayseri °C

Doğru Zannettiğimiz Yanlışlar (1)

22.09.2019
668
A+
A-


Bu pazar sizlerle sorgulamadan doğru kabul edilen…Yanlış olan doğruları paylaşacağım;

ÇAĞLAR
Tarih, yazının bulunuşu ile başlar.Tarih deyince ilk akla gelen de çağlardır.

Çağları kabaca ikiye ayırırız;

1.TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
(Yazıdan önceki devirler)

a)Yontma taş devri
(Paleolitik çağ)
b)Orta taş devri
(Mezolitik çağ)
c)Yeni taş devri
(Neolitik çağ)

2.TARİHİ DEVİRLER
(Yazıdan sonraki devirler)

A/ ESKİÇAĞ
M.Ö.3200’de Sümerlilerce (Mezopotamya’da) yazının bulunuşu ile başlar.

Buraya kadar her şey normal…
Ancak bundan sonra işler karışmaya başlar!

Bundan sonraki sıralamalar tamamen Avrupalıların işi olup, tamamen Avrupa siyasi tarihi göz önüne alınarak yapılan taksimatlardır.

Yani;
B/ ORTAÇAĞ
Avrupalılar Ortaçağın başlangıcı olarak;
-325 İznik konsülünün toplanması,
-375 Kavimler Göçü’nün başlangıcı,
-395 Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması gibi olayları kabul ederler.
Görüldüğü gibi bu siyasal olayların ne bizimle ne de bizim coğrafyamızla hiçbir ilgisi yoktur.

C/ YENİÇAĞ
Avrupalılarca,
-1450 Matbaanın bulunması,
-1492 Amerika’nın keşfi,
-Rönesans hareketleri ile
Eskiçağın kapandığı ve Yeniçağın başladığı kabul edilir.
Oysa yine görüldüğü gibi bunların da yine bizlerle hiçbir ilgisi yoktur.

Bizlerin Yeniçağın başlangıcı olarak kabul ettiği İstanbul’un Fethi, Avrupalılar tarafından hiç kabul görmez ve hiçbir kaynaklarında da bu şekilde geçmez!

D/ YAKINÇAĞ
Bu karmaşa Yakınçağın başlangıcı için de geçerlidir.
Avrupalılar için Yakınçağın başlangıcı 1789 Fransız ihtilâli ile başlar…
Bunun da bizlerle ilgisi yoktur.
Ancak…
Burada bir önemli nokta vardır;
Rönesans ve Fransız ihtilali ile başlayan din, hukuk,sosyal ve kültürel kavramlarda yaşanan değişimlerin yanı sıra insan hakları ve düşünce özgürlüğü gibi konular, bizleri derinden etkilemiş olsa da, Avrupa’da çok erken dönemlerde (kendi çağ taksimlerine uygun olarak) başlayan bu kavramlar, bizim coğrafyamızda ancak 20.yüzyılda karşılık bulup hayatımıza girmeye başlamış ve hala tam olarak oturmuş olduğu söylenemez. Bundan dolayıdır ki süreç olarak bu tarihleme de bize uymaz…
Benzer bir zıtlık tarih öncesi devirde de karşımıza çıkar;
Anadolu’da Neolitik kültür, M.Ö.8000 olarak tarihlenirken,
Avrupa ve Mısır’da ise bu dönem çok daha sonralara ancak tarihlenebilmekte.

Sonuç olarak;
Genel kabul gören çağ taksimi bizlere ve coğrafyamıza asla uymamaktadır.
Her coğrafyanın gelişimi farklı seyrettiği için her yeri klasik çağ taksimi içine sokmak asla mümkün olamamaktadır.
Türkler’in için çağ taksimi zaten oldukça zordur.
Çünkü diğer milletler özellikle de Avrupa kavimleri hiç yer değiştirmedikleri için tarihleri de aynı coğrafyada gelişmiştir.
Bu nedenle de çağ taksimleri oldukça kolaydır.
Oysa kadim Türkler, çok geniş coğrafyalara yayılmışlar ve farklı iklimleri yurt edinmişler ve bu nedenle de birbirlerine göre tarihi gelişimleri de oldukça farklı seyretmiştir.
Dünyada bu kadar geniş coğrafyaya yayılan ikinci bir millet de yoktur.
Yani Türkler’de mekân birliği olmadığı gibi doğal olarak tarihi süreç birliği de yoktur.

Coğrafyasına sığmayan bir milletin basit çağ taksimlerine sığamayacağı da aşikârdır!

Buna rağmen ne yazık ki okullarda ve akademik alanlarda Türk tarihi, batılı “çağ” taksimi içine hiçbir sorgulama yapılmadan zorlama bir şekilde hala ve ısrarla sokulmaya çalışılmaktadır.
Oysa (illa gerekli ise) Türkler için çağ taksimi, akademik olarak ve (batıya bağlı kalmadan) bağımsız bir şekilde yeniden ele alınarak hazırlanmalıdır.
Bu tasnifin gerekliliği de ayrı bir tartışma konusudur…

Ancak…
Çok önemli bir yanlışı hala ve ısrarla bizler Türk tarihini;
“İslâm öncesi” ve “İslâm sonrası” şeklinde sınıflandırarak yapıyoruz.
Bu yanlış ile de İslâm öncesi Türk tarihini değersizleştirip, farklı inançlara sahip Türkleri de maalesef yok sayıyoruz !

Kalın sağlıcakla.
(Devamı haftaya)
……………………………………………
Kaynakça;
•ESKİÇAĞDA TÜRKLER
•ESKİÇAĞ TÜRKİYE TARİHİ
•GENEL TARİH
(Prof.Dr.Ekrem Memiş)

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.