Yaşamak ve yaşlanmak
İnsanın doğumu ile ölümü arası değişik evrelerden geçen yaşam, çocukluk, gençlik, orta yaş gibi. Çocukken genç olmayı, gençken evlenip bir yuva kurmayı, evlenip yuva kurduğunda çocuk sahibi, makam, mevki, mal, mülk edinmeyi düşler.
Günümüzde çocuk sahibi olmak sınırlansa da makam mevki sahibi, zengin olma isteğinin sınırı yok.
Başarmak için edinme duygusunda sınır tanımayan insanların, gerektiğinde yetinme, şükretme duygusunu taşıyanlar kadar mutlu olamadıklarını düşünüyorum.
Yaşlılık gelip çattığında acı ya da tatlı anılardan başka hiçbir şeyin hükmü kalmadığının, hayal edip mutlu olma duygusunun yerini anıların aldığının farkına varır insan.
Yaşlılık toplumlarda ve değişik yaşam alanlarında bazı zorluklar ve kolaylıklar sağlar. Kimi toplumların kültürlerinde yaşlının ayrı bir önemi ayrı bir değeri vardır.
Genelde toplu yaşamın hüküm sürdüğü, kültürüne bağlı kırsal kesimde yaşlı olmak kolaylıklar sağlar. Son yarım asırda hızlı bir şekilde köyden kente göçle bireyselleşen kent yaşamında yaşlı olmak yalnız kalmakla eşdeğerdir. Evlatların mal mülk edinme hırsı, yaşlılara vicdan merhamet duygusunun önüne geçmekte, kendi rahatı uğruna yaşlısını ihmal etmenin adına, asra uygun yaşama gibi bahaneler uydurulmaktadır.
Kentlerde huzur evleri kaçınılmaz gereksinimdir. Bireysel yaşam; rahatına düşkünlük vicdan ve merhamet duygularının yerini alan edinme hırsı gibi sebepler huzur evlerini çoğaltmaktadır.
Elbette her şeyin bir bedeli olduğu gibi, yaşlısını yalnızlaştırmanın bedeli de, yaşlandığında yalnızlaşarak ödenir…
Güzel gençlikten, güzel yaşlılık ümidiyle, sağlıkla kalın efendim!